Genç Gelişim Sayı 72
Sabır ve Gayretin Ayak İzleri Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, otlardan birinin dalında küçük bir koza fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü ve bir kelebeğin dünyayı gördüğü ilk anlara şahit olmak istedi. Saatler geçti ama kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Adam, kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Bu yüzden kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi. Cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. Böylece bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama bunlardan hiçbiri olmadı. Kelebek, hayatının geri kalanını, kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de, asla uçamadı. Sabır ve çaba… Kilitli kapıları kolaycacık açan iki anahtar. Hangi hayal sabırdan beslenmeden, hangi başarı çabayla ateşlenmeden elde edilir ki? Hikayedeki kelebek, sağlıklı bir ömür için hayata bir parça daha “çaba” borçluydu. Bu çaba sonucu bedenindeki sıvı kanatlarına ulaşacak, böylece hayata hazır hale gelecekti. Biz de sabır elbisesini kuşanmaz, gayret hurcunu omuzlamazsak bu talihsiz kelebek gibi sakat doğarız. Ne tabiat, ne iş dünyası, ne de evlilik hayatı yüzümüzde çabanın izlerine rastlamadıkça hediye vermiyor bize. Böylece buruşuk kanatlar, rengi kaçmış hayallerle kalakalıyoruz. Oysa yaşam, yüreğinde gayret ve sabrın ayak izleri olanları er ya da geç ödüllendiriyor sevgili dostlar. İçiniz rahat olsun!