Reviews

“Sen öldün, hayatım, ve ben nefes alıyorum öyle mi? Bırakıp gittin beni Hiç dönmemek üzere, kalmışken ben, öyle mi? Yo..” Her ne kadar yazarların bunca çeşitliliğin içinde tek tip kitaplar yazmasından ve bunları çevirmekten bıkmış olsa da, kendi rutinlerine sıkı sıkıya bağlı bir çevirmenin hayatının üç döneminin aktarımı. Bunlardan birincisi ilk eşiyle yaşadıkları ve eşinin beklenmeyen ölümüyle sonlanan Londra dönemi, ikincisi; eşinin ölümünden sonra yeni bir hayat kurmak için gittiği ve yeni rutinlerini oluşturduğu Paris günleri ve sonuncusu ise eşiyle -yani ikinci eşi- olan üçüncü evre; Galler günleri. Tabii bu dönemleri belli bir sıra halinde değil de belirsiz geçişlerle, karışık bir düzende vermeyi tercih etmiş yazar. Lakin bu zaman ve mekan atlamaları hiç rahatsız etmeden çok güzel bir şekilde yaşanıyor. Şiirlere ve operalara saklanmış gizemleriyle; kasvetli, kısa ama etkileyici bir hikaye. “Hayatlarımızın labirentinde yürüyoruz, derdi, kaybolup kaybolmadığımızı bilmiyoruz, bilmiyoruz mutlu olup olmadığımızı.”