SON İSLAM DEVLETİ OSMANLI’NIN UFKUNDA
Millet, Muhammed Ertuğrul Gazi’nin obasında Yüce Devleti, mukaddesatını, evini, şehrini, yurdunu korusun diye kurdu. Her bir mücâhidin gayesi Allah Azze ve Celle’nin adını yüceltmekti. Yüce Devlet, yüce kitabın esaslarına riayet ederek güçlendikçe hem İslâm yeni diyarlara taşındı hem de dağılan ümmet yapısında bir toparlanma süreci başladı. Kudüs’ü korumaktan aciz olan Müslümanlar, Devlet-i Aliyye ile ayağa kalktı, Yemen’de getirilen tekbir sesleri Viyana’da duyuldu. Akıncılar bir zaferden diğerine at sürdü. Yüce devlette sultan, ulemâya dini devlete göre değil, devleti dine göre yönetmek için müracaat etti. Devlet bir makama memur tayin ederken insanların ırkına ve rengine değil ehliyetine ve liyakatine baktı. Cihat, Devlet-i Aliyye’ye toprak katmak için değil, zalimlerden mazlumların hesabını sormak ya da erenlerin, dervişlerin davet yolunu açmak için yapıldı. Hakimiyetin ulaştığı noktaları hem maddesi hem de mânasıyla mamur kıldı Yüce Devlet. Yüce Devletin köklerinin doğduğu Semerkant’tan yola koyulan, Anadolu’da mayalanan, akıncı ruhuyla Rumeli’ye ulaşan, büyük bir aşk, vecd ve sadakat sağanağı ile Hind diyarına ulaşan Müslümanların imanî, ilmî, siyasi ve ictimaî hallerini, yarınlara dair umutlarını ve Hilafet-i Aliyye’ye özlemlerini anlatmaya talip olan bu kitab, Devlet-i Aliyye fikrinin yoğrulduğu, fiiliyata taşındığı, yeniden kuruluş mücadelesinin verildiği, yokluğunda acısının çekildiği coğrafyada bazen yaşayanlar bazen de kabirdekilerle konuşarak yazıldı. Millet-i İslâm’da yeniden Devlet-i Aliyye fikrinin canlanmasına katkıda bulunmayı gaye-i asliyye edinen eserin son bölümünde Halifesi olmayan bir ümmetin ne hallere düşeceğinin misali olarak “Arakan” nazara verilmektedir. Müslüman gençleri küresel güçlerin kurduğu örgütlerde toplayarak yok edenlerin baş hedefi, kurtaran, koruyan ve yücelten Devlet-i Aliyye fikrinin milyonlar tarafından müdafaasına mani olmaktır. Mevsim kış olsa da önümüz bahardır. Şartlar bizi yeniden Yüce Devlet’e götürüyor.