Kesik Hava
Kesik Hava’da en çok Ferit Edgü’yü gördüm, önce de dilinde onun dilini. Kendiliğinden bile olsa, aile içinde rastlanır yakınlıklardan, gelgitlerden. Şununla birlikte: Murat Yalçın ustaları kadar yenilikçi. En azından bu arayış içinde, başından beri ve arayışın durakladığı her basamakta niteliğinden kuşku duyulmayacak bir birikim oluşturduğu görülüyor, hâlâ da çıkıyor basamakları. -Semih Gümüş- İçlerine doğduğum, gölgeli, ağlak bahçelerdi: Zımak, Arkek, Avzik, Sersor, Varker, Kardak, Sirpok, Mamusag... Kayalı meşeli sarp yamaçların diplerinde, buz yataklarıyla yüklü Munzur’un sırtlarından kol kola çıkıp vadide bir yatakta fışkıran, kabara köpüre Fırat’a akan, bentlerle düğümlü şen şakrak derenin iki yanına sağlı sollu dizilmiş bu bahçeler, bulutlara yakın süzülen bir kartalın gözünde, derenin memelerine yapışmış boy boy yeşil cerenlerdi. Yamacın sınırında bir cılga yol, yanı sıra ark, yanı sıra kavakların gölgesinde sövenlerle desteklenmiş bir hinzan, çardak, çardağın içinde ocak, çaydanlık, bardak, çay kaşığı, çalı çırpı, borcak, naylona sarılı kibrit, çay, şeker, tuz...