
Reviews

4,5/5

Bu kitabı bu kadar sevmeyi beklemiyordum ne yalan söyleyeyim - lakin çok sevdim. Masal gibi, şiir gibi; pek gerçek, aynı anda pek sihirli, çok acımasız ve bir yandan ninni gibi yumuşacık. Muhtemelen tam da bu yüzden kitap bana Yüzyıllık Yalnızlık’ı, Misia da Marquez’in Ursula’sını anımsattı. Kadimzamanlar’a gitmiş, o evde o aileyle yaşamış, tuhaf bilgeliklerini tatmış, dünyanın kendisi ve onların dünyayla ilişkileri dönüşürken bir köşede oturmuş “kahve değirmenini çevirerek” eşlik etmiş gibi hissediyorum. Olga Hanım, Nobel’i sonuna kadar hak etmişsiniz gerçekten. Bize bu nazik kelimeleri armağan ettiğiniz için kendi adıma müteşekkirim. Bir cümlecik iliştirerek bitireyim: “Gökyüzü, Tanrı’nın insanları içine kapattığı teneke bir kutunun kapağı gibiydi.”



