Buket Uzuner

Uyumsuz Defne Kamanin Maceralari Toprak

cyclamen

SIZdir. Onu yücelten Hesiodos tur ha Derler ki, mitoloji insanlhığm ilk felsefesi, balkın bilimdunl. gönlünden kopan kendi bikáyesidir. O yizden Promethes'n h yesine şekil veren insann gönlüdür. Yunan Tanrst Zeus'un Ateș'i kendisinden çalan Promethead'y ncirlediği dağın Kafkasya'da olmast tesadif değildir. Zaten tes dif diye bir sey yoktur ve bię de olmamıştr. Cünkü aynı yolda, benzer amaçlarla yüriyenlerin karçilama ibtimali her zaman yüksektir ve bazıları buna tesadif sanır. Derler ki, zengin petrol ve doğalgaz variyeti sebebiyle Odlar Yr- du' ve "Ate; Ülkesi" adınt alan memleketlerin Kafkasya'da olmasyla Zeus'un Prometheus'uo coğrafyada cezalandrması tesadif değılar. Bilgelerdir bilenler ve onlar bilirler ki, tesadif diye bir sey yok tur, olmamıştr hiç! 

"Cok haklısın Cebbo Bey. Insan manasız kalınca eriyor, çü- rüyor âdeta. Başımiza ne geldiyse hep bu mana arayışından geldi zaten. Bu 21. yüzyılda, insanlık manasını yitirdiği için böyle şaşkın ve idealsiz kaldı sanıyorum." 

"Evet öyledir. Insan, kendi hikâyesinin acısını kendi yaşıyor ve iyileşse bile yara izi kalıyor hayatında."

"Buna karşilhk ateş, bütün sırları yakar, kötüleri yok eder Lä- lüğü temizler. Ateş temelsizi, bâtilı nihayetlendirir. Ates karan. yakar, işıtır. Ateş aydınlatır. Hava ateși canlandırır, su atesi sönd rür, toprak ateşi gömer."

"Hem de nasıl. Bak babam, bana ve kardeşlerime şunu öğ- retmiştir: Mübarek kişiler yaşlandıkça sadece kendi denklerine tahammül eder, akilsızın kahrinn çekmezmiş. Aklı büyük olanın yalnızlıiğı da büyük olurmuş. Huysuz İhtiyar' deyimi de bu yüz- den gerçekmiş. Çünkü insanların çoğu her zaman ahmak olarak yaşamayı bilerek, isteyerek tercih edermiş," diye kikırdadı Doktor Havinyaz.

"Düs sözcüğü, Türkçe tüş kökünden geliyor. Sadece o değil; düşünmek, düşlemek, düşmek de aynı kökten kaynaklanıyor," dive konuştu. O zaman önceki sorusunu hatırlayan genç adam, masada duran defteri önüne çekti, kadehine kırmızı Süryani şarabı doldurdu. "Kanımca düşlerimizin bu üç önemli faaliyetle yakından ilişkisi vardır. Kadim Türk geleneğinde anne karnından dünyaya digerek doğarız. Yani hayat bir bakıma düşmekle başlar. Anne karnında yerçekimi yoktur, doğar doğmaz üzerimize atmosfer basınct bir yük olarak biner. Sen doktorsun, daha iyi bilirsin bunları. Doğru. Eigentlich dedi, genç adam dalgın bir sesle not alırken. "Düşlerde de sık sik düşeriz, değil mi?" 169

"Olur mu hiç Ayten?" diye gülümsedi Umay Bayülgen. Bir yanında duran kızına ve öbür yanındaki küçük torununa baka- rak, "Sıfir, yokluğunda tüm sistemlerin çökeceği kadar büyük değerde bir sayıdır. Sıfir, kendi başına hiçbir değeri olmasa da ondalık sayı sisteminde bir rakamın sağına geldiğinde o rakamı on kat büyüten işarettir. Küçükken sana da öğretmiştim ya? Hem işaretleri, sembolleri ve özellikle sayıları sakın küçümse- me; bunlar insan medeniyetinin üzerine kurulduğu temellerdir evlâdım," dedi.

Duran hikaye, hareketsiz hayat olmaz, biter

"Zaten rüya dediğin nedir ki evlâdım?" diye içini çekerken gülümsedi Umay Nine. "Uyanıkken yaşadıklarımızı uyurken sey- retmekten başka bir şey değildir, rüyalar. Gece ve gündüz düşleri. hepsi aynı beynin aydınlık ve karanlık yüzleridir."

Ates sadece diştüğü yeri yakmaz. Ates, aczstyla düştüğü kişinin ve onu sevenlerin kalbini de kavurur. Ates yangıntyla diştügü yerin çeresini ve geleceğini yakar. Aynt ates, 151ğyyla diştüğü yerden hiç beklenmeyecek kadar çok uzaklar aydınla- tr, karanlkta gizlenen kötülükleri apaçık ortaya çıkartr. Ate; yakar, ates yıkar ama ateş pırl pirıl tşıldatır. Ateșin yarattiğı zarar ve yararlar ancako söndüğünde anlaşılır.

Ey Okur, sakın unutma; gerçek, ancak görülmeye baslats anda aley alan bir ateş gibidir. Insan onu görene kadar per uyuyan bir yanardağın içinde sessizce bekleyen kot atestir. Cerd insanın gönül gözü onu görene kadar yüzyllarca karanlikta belle Bir gün sadece bir kişinin gerçeği görmesi bile ateşi uyandırmaa veter ve sonra dünya aydınlanır. Ateşin uyanması sirasında bircok kişi yanar ama en büyük etkilenmeyi çoğunlukla onu ilk gören, ik fark eden kişi yaşar.o kadar gerçek Maceramizın kahramanı, çoçukken gerceňin

Gençken, gezmek veya göçmek için yeni bir şehre gitmelk veni insanlarla tanışmanın ve yeni bir hayata kapı açmanın umutlu heyecanı demektir. Yaşlıyken yeni bir şehre gitmek, tanışacağI her yeni insanı birkaç dakikada çözmek ve çözdüğü, gördüğü her yeni hayatı birkaç kez yaşamış olmak gibi biktıricı olabilir. Ozel- likle aynı filmi ikinci kez izleyemeyen, aynı konuyu aynı kişilerle yeniden tartişmaktan bunalan birisi için yaşlıyken yeni bir şehre gitmek bir eziyet bile sayılabilir, fakat çok sevdiği şehirlere her yaşta defalarca gitmek için her zaman enerji bulur. Bu yüzden ister yurtiçinde ister yurtdışında 'yeni bir şehre' giderken insanın hisset- tikleri onun yaşını ele verir. Böyle zamanlarda biyolojik yaşı genç olup içi yaşlanmışlarla tam tersine, yeni bir sehrin vaat ettikleriyle hala heyecanlanan, ruhu diri kalmus genc vaslılar birer birer ortaya dökülür.

Vedat Güven

Serinin ikinci kitabı. Defne yine hem ana kahraman hem kayıp. Macera Çorum'da geçiyor. Hatti ve Hitit tarihi, Türk mitolojisi ve şamanlık hakkında güzel bilgiler öğreniyoruz. Macera kısmı biraz zayıf. Neyse ki sosyal mesajlar bu sefer fazla sırıtmıyor. Büyük bir zenginliğe sahip olduğumuzu ve devletin yönetim manizmalarının verimsizliği ve kısır bakış açısı sebebiyle bu zenginlikleri değerlendiremediğimizi görüyoruz.

Uyumsuz Defne Kamanin Maceralari Toprak

Reviews

Highlights