Su Kürü

Su Kürü

Deep cut – we couldn't find a description for this book.

Sign up to use

Reviews

Photo of Barış Yarsel
Barış Yarsel@pagan
3 stars
Jun 15, 2024

Paris'in çeşitli yerlerinde beyaz zemin üzerine siyah harflerle yazılmış cümleler göze şarpıyor Eylül ayından bu yana. Herhangi bir duvarda aniden karşınıza çıkabilirler. Birer hayalet gibi beliriyorlar. Babam Annemi öldürdü. Bugün bir cinayet daha işlendi. Erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı 368 oldu. Feminicide, diyor afişler. Soykırım ve kadın sözcüklerinden türemiş, Kadınkırımı. Bu cümlelerin okuyana verdiği görev, okuyanlara bağlayıcılığı, herhangi bir sloganın içereceği öfke, örgütlenme çağrısı vs gibi duygudurumları yerine tamamiyle düz cümlelerden oluşması. Alın bu gerçeği ve bununla -yaşayabilirseniz- yaşayın. Gerçeğin -varite- kurgu ile benzerliğine çekilen güçlü bir set. Yazıyı ait olduğu hafıza görevine, sözlü aktarıma çağrı. Macintosh'un Su Kürü'nü benzer bir hisle okudum. Distopyalar eğer mevcut veya olası gerçeği kurguya benzer biçimde anlatmaksa, Macintosh'un romanı tam da roman türünün çıkış noktası olan masallara benzer bir üslüpla anlatılması, biçimini Grek trajedilerinden almasına rağmen bu kurgusallıkla arasına mesafe koyup, anlatılanın gerçekleşmesi olasılığında değil, hakikat ile örtüşmesi üzerinden ilerliyor. Karakterler anlatıyı çoğul veya tekil halde sahiplenirken aktardıkları imajlar okuyanda güçlü imgeler belirleme çabası göstermiyor. Romanın en güçlü yönü bu kanımca. Erkeklerin toksinliği konusunun ilginçliği hiçbir şeyin vuku bulmadığı dünyada yaşanan anlatılmaya değer olağanüstü detayların cereyan etmesi değil. Kadının bir kimlik olarak bedeniyle, ruhuyla varlığının tümden tehdidine rağmen dünyayı anlamlı kılma refleksindeki o naif, güçlü ama şiddetli tepkinin başarıyla aktarılmasında. Bu romanı neden veya nasıl okumalıyım. Roman okumak temel güdümde yaşamdaki bazı tecrübe yetersizliklerimi telafi etmekse, pskinalazin önerdiği gibi, bu romanın kendisi de toksik bir nesne olabilir. Normalde klişe diyebileceğimiz pasajlar var kitapta. Ortanca kızın sevgi arayışı, cinselliği keşfedişi veya şiddet sahneleri. Ancak Macintosh üslubu sayesinde bunlar rahatsız etmiyor, belirli bir yazınsal estetiğin biçimlendiği görülüyor. Anlatıcının hikayeye mesafeli duruşu durumu kurtarıyor. Metin yerli yerinde akarken bir cümleyle toplumsal normların kabul etmediği ilişki biçimini açıklam açabası haricinde. Zorlama bir ekleme yapılmış orada, Sophie Macintosh dindar bir aileden mi geliyor merak ediyor insan. Çünkü yarı üveylik, anneyi ortaklaştırmak çabası dindar bir refleks gibi araya giriyor, oldukça anlamsız bir çaba. Bütün kitabın en tuhaf anı o cümleydi. Su kürü ile diğer ritüeller Britanya'nın pagan geçmişini andırsa da uygulama şekilleri, uygulanan öznelerin tepkisi yine dindar şemsiye altında gözüküyor. Dış dünyanın muğlaklığı başarıyla verilmiş. Varsa da yoksa da bir imge olması haricinde önemini kaybetmiş. Dünya, deniz sandıkları gölde, orman sınırında bitiyor. Neticede toksik tehlike her yerde. Roman bir distopya olarak selamlandı malum, oysa özellikle Britanya'da yazarlar artık distopyaya daha az yönelir oldular. Daha çok doğaya dönüş tecrübeleri öne çıkmaya başladı. Örneğin şahininin evcilleştirme günlüğü, düzyazı şiir gibi ama aslında bir yas metni. Benzer yaratımlar metinler çoğalacak belli ki. Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ta Boğaz'ın sularının çekildiği metni neden etkileyiciydi. Çünkü daha önce hiç düşünmemiştik, tahayyülümüzde olmayan bir şeyi yazmıştı. O kadar kanıksadığımız Boğaz manzarasını öyle tasvir edince algımızda sert bir çarpma yaşatmıştı. Sonra 99 depremi oldu, suların çekildinğini gördüm, yanıp yıkılan binaları, kayan otobanları, yeryüzünün tepelere dek çatladığını gördüm. Gezi kalkışmasıyla hayatın yarıldığını, devletsiz, polissiz bir toplumun minik deneyimini yaşadım. Belki bu distopya tasarımı değil, erkeklerin toksinliğinin gerçekliği romanı güçlendiriyor. Gerçek, şu anda yaşanılan, belge-hikaye. O nedenle ensest değildi diye vurgulamasına takıldım. Erkek değil mi, onu da yapar, yapmıştır yani. Ahlaksal bir temize çekmenin romanın bütünlüğünde yeri yoktu. Bir erkek olarak ben de toksinim. Şiddete eğilimliyim. Uğraşıyorum ama kodlardaki erkeklik bir sorun olarak günlük hayatta sürüyor. Kitabı okurken sıklıkla bunu yaşadım, bunu yaptım, bunu yakınıma yaptılar, bunu birilerine yaptılar duydum, okudum, gördüm vs dedim. Demek ki birbirimize yaptıklarımız şeyler, o zaman bu romana kuru bir alegori deyip geçemeyiz. Roman vaadini uygulamaya çalışmış, ensestlik hariç, orada ahlaksal zemine girmiş. En basitinden, sevginin gösteriminde bile toplum dışı kendine has bir kültürel kodun yaratıldığı evde aniden valla aslında tam babam değildi diye açıklamasına gerek yoktu. Romanın aksayan bir başka kısmı da karakterlerin haylı sterotip olması. özellikle erkeklerin toksinliğinin herhangi bir davranış zeminine oturmaması, patriyarkiyi babanın cinsel belki patolojik sadist eğilimi hariç bir düzlemde sunamaması. Kitabın üslubu ve çevirisindeki başarı metnin kusurlarını örtmüş. Dolayısıyla soru sorduran bir okuma olması nedeniyle başarılı.

Photo of Sine
Sine@sinelit
4 stars
Mar 18, 2022

biraz "hakkında tam olarak ne düşüneceğimi bilemediğim" bir kitap oldu su kürü. bir yandan gizemli, ürpertici, yer yer insanın adeta boğazını sıkan, nefessiz bırakan bir yanı var; ve böyle "yanlı" anlatıcı(lar) ile bunu yapmak gerçekten takdire şayan; hele ki bu yaşta ve böyle az yazma tecrübesiyle. geçen ay büyücü'de kızdığım şey, yani baş karakterle birlikte okuru da kafası karışık ve ipucu olmadan bırakması, yorması bu kitapta yok mesela; hatta tam tersi, anlatıcı/baş karakter rolündeki her iki kız kardeş ve çoğul olarak anlatırken dahil olan üçüncüsü, kendileri bir şeyleri biliyor olsalar da çoğu şeyi bilmedikleri, anlamadıkları, merakta kaldıkları konusunda netler. üstelik başlarına gelen olayları doğru yorumlayıp modern bir insanın anlatacağı şekilde anlatamıyorlar bile. ona rağmen sizi okur olarak karanlıkta bırakmıyor mackintosh. ipuçlarını çok güzel yerleştirmiş. kitap boyunca sürekli bir anlama, şok olma tecrübesi yaşıyorsunuz arka planda. yine de "hasarlı kadınlar" kısmının ya daha net anlatılması -ki aslında böyle net bir anlatım anne veya baba tarafından yapılacağı için kitabın tüm atmosferini tepemize yıkar ve orhan pamuk'un kırmızı saçlı kadın'da kadını konuşturması gibi saçma sapan bir şey olur, o kadar farkındayım ki anlatamam... yine de ya daha net anlatılması, ya da bu kadar yer işgal etmeden daha geri plana atılması daha iyi mi olurdu? bilemedim. tam adını koyamadığım bir eksiklik var kitapta, "budur" dememi engelleyen. belki zaman geçtikçe daha iyi oturur kafamda. p.s. kitabın orijinaline de hakim olan bu garip dil ve "zaman" kullanımını çok iyi çevirmiş begüm kovulmaz, bayıldım. ellerine sağlık demeden geçmeyeyim.

Photo of Eylül Görmüş
Eylül Görmüş@eylulgormus
4 stars
Feb 28, 2022

Bu kitabı sevdim ama oturmayan / havada kalmış bir tarafı var gibi de hissediyorum; sanırım şöyle: Sağda solda “feminist distopya” diye yazıldı hakkında, ben bu kitabın feminist bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. Orasından tutmaya çalışmayınca; aile, büyümek, toplumsallık meselelerinden bakınca son derece ilginç ve tatmin edici buldum. (Dolayısıyla keşke eve gelen “hasarlı kadınlar” kısımları hiç olmasaymış.) İyi bir roman olduğu, fazlasıyla sürükleyici olduğu, yazarın kurmaya çalıştığı tekinsizliği kesik ve kısa cümleleriyle okura çok iyi geçirdiği kesin.

Photo of Vedat Güven
Vedat Güven@veduto
4 stars
Feb 27, 2022

Distopik bir kurgu. Bir adada yaşayan bir baba, karısı ve üç kızı. İzole bir yaşam. Dış dünyada erkeklerin egemenliği var. Kadınlar yoğun şiddet görmüş bir şekilde adaya ulaşmaya ve tedavi görüp iyileşmeye çalışıyorlar. Garip bir dünya. Üç kız kardeşe anne babaları ve kendi kendilerine zarar verip iradelerini güçlendirmeye çalışıyorlar. Mum alevinde elini en uzun tutma, suyun altında boğulana kadar kalma, çuvalın içinde saunada bayılana kadar hapsedilmek ve daha bir sürü acı verici, tehlikeli oyunlarla kendilerini güçlendiriyorlar. Dış dünyadan gelen her şey (tavşan, kuş, dalgalarla sürüklenen ağaç kütüğü) toksinli. Hemen tuzlayarak toksinleri yok ediyorlar. Su önemli bir faktör. İç temizliği, korunmak için su var. Terlemek ve ağlamak vücudun toksinleri bünyeden uzaklaştırmak için yaptığı şeyler. Adaya üç erkeğin gelmesiyle her şey değişiyor.

Photo of Sercan Y.
Sercan Y.@sercan
3 stars
Jan 2, 2024
Photo of Irem
Irem@merixien
3 stars
Mar 10, 2022