
Reviews

"üç dilde konuşur, üçünde de susmasını bilirdi."

“Bu yıkımın suçlusu biziz, dilinizi konuşamayan ama sessiz kalmayı da bilmeyenleriz biz. Gemiyle gelmeyenleriz, toz toz kaldırıp kapılarınızı kirletenleriz, tel örgülerinizi kesenleriz. İşinizi elinizden almaya gelenleriz, bokunuzu temizlemeye talip olanlarız, gece gündüz demeden çalışmaya can atanlarız. O tertemiz sokaklarınızı yemek kokusuyla dolduranlarız, size hiç tanımadığınız şiddeti getirenleriz, size uyuşturucunuzu taşıyanlarız, boyunlarından ve ayaklarından zincirlenmeye layık olanlarız; biz sizin için ölmeyi önemsemeyenleriz, başka türlüsü mümkün mü? Biz kim bilir neyi bekleyenleriz. Biz karayız, kısayız, kokarız, sinsiyiz, şişkoyuz, kansızız. Biz barbarız.” Meksika sınırından Amerika’ya geçişi, sınırda yaşamayı, yolculuğu ve kaybolmayı-arada kalmayı rüya gibi- bambaşka bir kurgunun içinde anlatıyor. Farklı bir zamanın/dünyanın içinde değil de günümüz dünyasında olduğunuzu belli bir yere geldikten sonra anlıyorsunuz. Dili biraz soğuk ve mekanik. Ama bu rahatsız etmiyor, anlatılan sürece çok daha uygun bir tercih olmuş. “İçinde kendisi vardı, başka bir isimle, başka bir isimle, başka bir doğum yeriyle. Bir fotoğrafı, yeni numaraları, yeni mesleği, yeni evi. Derimi yüzdüler, diye mırıldandı.” 3,5/5 ⭐️

Çok güzel kitap. Çok yalın ve fakat bir o kadar da tekinsiz. Herrera’nın ilk okuduğum kitabı olan Krallığın İşleri’nden daha çok beğendim bunu. Bir göçmen kadının erkek egemen eski dünyadaki yolculuğunu ve mücadelesini anlatıyor çok sade ve çarpıcı biçimde. Hem figüratif, hem de gerçek sınırlarla mücadelesi. Kısacık kitapta çok fazla derinlikli mesele var ve harika işlenmiş hepsi. Bir göçmenin ağzından yazılmış şu çok sarsıcı pasajı aktarıp susuyorum. Dünyanın en çok mülteci ağırlayan ülkesinin yurttaşları olarak hepimize bir şeyler düşündürür belki – umarım düşündürür. “Bu yıkımın suçlusu biziz, dilinizi konuşamayan ama sessiz kalmayı da bilmeyenleriz biz. Gemiyle gelmeyenleriz, toz kaldırıp kapılarınızı kirletenleriz, tel örgülerinizi kesenleriz. İşinizi elinizden almaya gelenleriz, bokunuzu temizlemeye talip olanlarız, gece gündüz demeden çalışmaya can atanlarız. O tertemiz sokaklarınızı yemek kokusuyla dolduranlarız, size hiç tanımadığınız şiddeti getirenleriz, size uyuşturucu taşıyanlarız, boyunlarından ve ayaklarından zincirlenmeye layık olanlarız; biz sizin için ölmeyi önemsemeyenleriz, başka türlüsü mümkün mü? Biz kim bilir neyi bekleyenleriz. Biz karayız, kısayız, kokarız, sinsiyiz, şişkoyuz, kansızız. Biz, barbarız.”