Reviews

Bazı tekrarlar yüzünden hızlı okumak zorunda kaldım. Yazar karşınızda oturup anlatır gibi anlatıyor insanın gündelik davranışlarını ve geçmişten geleceğe giden hayat çizgisini. Sevdiğim kısım temelden karmaşık insan doğru giden bir bölüm akışı olması ve bölümlerin ayrı ayrı olması. Bu bu nebze de olsa kolaylaştırıyor okumayı.

İnsanın iyiye veya kötüye temayülü üzerine, doğasını ve etkileşimini tarifliyor. Gerekçeleri ve örnekleriyle psikolojinin günlük yaşamdaki yerini, tarihi süreçteki evrimine değiniyor. Sonlarında topluma ayak uydurma ve birey olabilme arasındaki çatışmayı/ilişkiyi farklı referanslar ile anlatıyor. Zaman zaman ansiklopedik olsa da kendinize dair şeyler de bulabileceğiniz bir kitap.

"Yirminci yüzyılın ilk yarısında, toplum normlarına uyma oranının normalliği, bu kurallardan sapma oranının ise normaldışını belirlediği görüşü oldukça egemendi. Ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, toplumların da bazen hasta olabileceğinin fark edilmesi üzerine bu görüş geçerliğini önemli ölçüde yitirmiştir. Hasta toplum, bünyesindeki normal bir davranışı normaldışı olarak yorumlayabilen toplumdur."

Çok dolu bir kitap ve bu yoğunluk biraz fazla geliyor. Halbuki dozajı azaltılıp içinden 4-5 tane kitap çıkarılabilir aslında. Yazarın ilk çağları olduğundan ayarı biraz kaçmış gibi. Bir çok analizde "işte bu benim" veya "beni anlatıyor" diyor insan. Yine de çok fazla genellemeler var. Hayata gözümüzü açtığımız aile ortamındaki ilk seneler gelişimimiz açısından çok önemli. Samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir. Çünkü uygarlıkla birlikte diplomasi de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısı da artmıştır. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalan da başladı. Temel güven duygusunun oluşumunda annenin tutarlılığı büyük önem taşır. Eğer bir insan abartılmış bazı davranışlar gösteriyorsa gerçekte o davranışların tam karşıtı duygular yaşamakta olduğunu da düşünmek gerekir. Kendisine ayrılan zamanın sınırlı olduğunun ve bir gün yaşamının sona ereceğinin bilincinde olmak, insanı anlamlı yaşayıp yaşamadığı konusunda kaygılandırır ve kendisine her geçen gün daha da yabancılaşır. Dünyada iki tür insan vardır: Yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler. İnsanlar, birbirine karşıt olan iki eğilime sahip olarak doğar: Bir yanda dostluğu, sevgiyi ve yardımlaşmayı içeren bir eğilim, diğer yanda bencilliğe ve bozup yıkmaya yatkın bir eğilim. Hangi eğilimin egemen olacağını bireyin doğduğu andan bu yana geçirdiği yaşantılar belirliyor.




















Highlights

Yaşamak, kendisi olabilmeyi ve yaşama etkin bir biçimde katilabilmeyi tanımlar. Bu, insanın kendi sorumluluğunu, bir başka deyişle, hayatına anlam katma sorumluluğunu içerir. Sorumluluğunu üstlenen kişi özgürdür. Özgür insan daha az. korkar, onun için sevebilir!