Genç Gelişim Sayı 74
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuş, başlamış izlemeye. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer kayanın etrafından dolaşıp saraya girmişler. Pek çoğu da kralı yüksek sesle eleştirmiş: “Halkından bu kadar vergi alıyor ama yolları temiz tutamıyor. Olur mu canım!” Sonunda bir köylü çıkagelmiş. Saraya meyve ve sebze getiriyormuş. Kayayı görünce sırtındaki küfeyi yere indirmiş, iki eli ile kayaya sarılmış ve ıkına sıkına itmeye başlamış. Sonunda kan ter içinde kalmış ama kayayı da yolun kenarına çekmeyi başarmış. Böylece hem kendisinin hem de kendisinden sonra geleceklerin yolunu açmış. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereymiş ki, kayanın eski yerinde bir kese görmüş. Hem de altın dolu. Bir de kralın notu varmış içinde: “Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.” İşte engel: kocaman kaya. İşte fırsat: kayayı kenara çekmek. İşte armağan: bir kese altın. Ve işte formül: Sadece kendini değil başkalarını da düşünmek. Engeller, armağanlar değişebilir ancak formül açık ve net: Kalbin toplum için atmalı, terin toplum için akmalı. Bireysel kaygılar ancak bireysel başarılar getirir. Boyu boyunuz, ömrü ömrünüz kadardır. Ama aklınızın bir köşesinde başkaları için planlar fır dönüyorsa, kalbinizin bir yanında başkaları için hayaller köpükleniyorsa başarınız boyunuzdan da ömrünüzden de uzun olacaktır. Ve unutmayın; her engel hayatınızı daha iyiye götürecek bir fırsattır. Bu fırsat bazen kayanın altında, bazen sırtta taşınan küfenin köşe bucağında, bazen de uykusuz geçen bir gecenin sabahındadır. Kaldırırım, taşırım ve sabahlarım diyorsanız başarı sizin! Güle güle kullanın! Gelecek sayıya kadar fırsatlar peşinizi bırakmasın sevgili dostlar... Adem Özbay