Reviews

yani bu kitabı sevmek için çok uğraştım, gerçekten. normalde okumayacağım bir hızda, müsait olduğum her an okudum, dikkatli okudum, öyle geçiştirmedim... ama olmadı. yani kitabın ne yapmaya “çalıştığını” da anlıyorum, ve bunda hayli başarılı da; gerçekten şaşırmaktan yoruldum. ama kitabın ana karakteri gibi bu oyunun parçası olmaktan ve keşfetmeye çalışmaktan hoşlanmadım. benim bir okur olarak ya dışardan bakabilmem ya da ipuçları bulabilmem lazım, ama herhalde labirentteki fare bile benim bu kitabı okuyan halimden daha fazla yön duygusuna sahiptir. dayatan metinlerden hoşlanmıyorum yani. dümdüz insan olmamın bir sonucu herhalde. metinle, kelimelerle oynanması; buna şahit olmak hoşuma gidiyor ama bir okur olarak benimle oynanması ve buna hiçbir dahlim olmadan yaklaşık 700 sayfa eziyet çekmek, üzgünüm ama, pek hoşuma gitmedi. sevenin niye sevdiğini anlayabiliyorum ama i’m too old for this shit.

Tam çözüldü derken yeni bir gizem, o mu yalancı, bu mu oyuncu cenderesi beni çok yordu. Gerçekten tat alamadım kitaptan

Büyücü üzerine çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim kitaplardan. Birincisi, kitabın neredeyse tamamının spoilerlarla kaplı olduğundan, ne anlatmaya kalksam büyüsü bozulacağı için. Bir diğer sebep de okurunu arada bırakan, hafif paranoyaya sebep olup "acaba doğru mu anladım" sorusunun net bir cevabını bulamadığım için. Konu olarak temelde; Oxford mezunu genç bir İngiliz, bir lisede öğretmenlik yapmak için bir yıllığına kurgusal bir Yunan adasına gelir. Burada kökleri tam olarak çözülemeyen kozmopolit, entellektüel bir iblis ile yolları kesişir. Kitapta işler bu noktadan sonra karışır. Zira gerçeklik, mitlerin günlük hayatı işgali ile bozulur. Çok sarsıcı bir kitap, fail ile mağdur ilişkisine dair çok büyük bir karmaşa sunuyor önünüze. Kurban kimliği ve de gerçek ile yalanın ayrımı üzerine çok fazla düşünmenize sebep olacak kitaplardan. Okuyucuyu daimi karanlıkta tutarak, gerçeğe ya da ışığa ulaşma arzusunu yükseltiyor. Ancak sonunda size yalnızca bir ışık sunuyor, bunun doğru ya da gerçek olduğunu çözmeyi, bunu kabullenmeyi sizin insiyatifinize bırakıyor. Bu arada kitap çok fazla tarihi referansla dolu ancak bunu mizahla da dengeleyip okuyucuyu bütün sanrılarına ve paranoyasına rağmen "sıkılmadan" kitapta tutmayı başarıyor. Ben kitabı çok beğendim. Ancak sevmeyenlerin de neden sevmediğini çok iyi anlayabiliyorum. Özelikle de yazıldığı döneme damgasını vuran ezoterizm ve psikalizin çılgınlıkları, günümüzde okuduğunuzda insanı sıkabiliyor. Bir yandan da kitapta çok sert dönüşler var, özellikle de 200lerden sonra artık bütün o kıvrımları,hikayenin değişen yönünü takip ederken zaman zaman "ne oluyor burada?" diye kaldığınız oluyor. Özellikle bu koşturmacadan, açık uçlu sonlardan ve biraz da polisiyeden haz etmiyorsanız bu kitap sizi üzebilir.




