
Reviews

Teaching not to complain about our regrets and the decisions, because endless possibilities available for the other.

cringe level: hard bir kitaptı benim için. nora ile bağ kuramadım

It's a quite nice book makes you question your life, your decisions and regrets. If you sometimes feel overwhelmed because of your thoughts on regrets, I recommend you to read this!

Çok sevdim, çok içimi ısıttı bu kitap. Meraklısına çok iyi geleceğine eminim. Sona doğru bir şey öğrendim bölümünü okurken duygulandım. Severek önereceğim bir kitabım daha oldu. Unutmak istemediğim Bir alıntıyı buraya iliştirmek isterim: Hayatta kalıplar var...Ritimler. Bir hayatta kendimizi köşeye sıkışmış hissettiğimizde, hüznün, trajedidir, başarısızlığın ya da korkunun, tek bir varoluşun ürünü olduğunu düşünmek çok kolay. Yalnızca yaşamanın değil, belli bir şekilde yaşamanın sonucu olduğunu düşünmek. Demek istediğim, acıya karşı bağışıklık kazanmamız sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün de olamayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir yaşam olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumu büyütmeye yarar.

Kitabı bitirdikten sonra bir keşkeler defteri tutma fikri aklınızın bir köşesine gelip yerleşiyor

Nora, çocukluğundan beri peşinde olan depresyon ve panik atağıyla hayatta kalmaya çalışırken, bu süreçte yaptığı seçimlerin sonuçlarına daha fazla tahammül edemeyeceğine karar verip intihar eder. Kitabın başlangıcı bu olduğu için herhangi bir spoiler yok, içiniz rahat olsun. İntiharın sonrasında kendisine ikinci bir şans kapısı olarak bir gece yarısı kütüphanesi açılır. Burada sonsuz sayıdaki muhtemelen hayatlarında, farklı kararlar vererek neler yaşayabileceğini deneyimleme şansı var. Kitap kayıp psikolojisi, depresyon ve kişisel kararlar üzerine, okurunu yormadan farklı bir bakış açısı sunuyor. Nora ile olası hayatları deneyimleyip, her şeyin mükemmel olacağı inancıyla bambaşka bir hayata düşerken ana karakterin de en az okur kadar dünyadan bir haber olması, olayları okurla aynı şekilde “Portekiz’de ne oldu ki” bilgisizliğinde yaşaması kitabın keyifli yanlarından birisiydi. Depresyon, panik atak, kayıp ve yas psikolojisine dair bir şeyler okurken -akademik bir okuma değilse- yoğun ve yorucu bir dil en son isteyeceğiniz seçeneklerden birisi. Bu kitabın bu kadar sevilmesinin sebebi de muhtemelen bu konudaki yaklaşımı. Gerek kullandığı metaforlar gerekse felsefesi oldukça temel düzeyde kalmış, sonuyla bir miktar klişe olsa da iyi hissettiren kitaplardan. Matt Haig kitabından derin bir felsefe ve edebi şölen beklememeniz gerektiğini bilerek okursanız seveceksinizdir. Rahat ve iyi hissettiren bir kitap arıyorsanız mutlaka bakın.


















Highlights

Çünkü hiçbir piyon piyondan ibaret değildir. Bütün piyonlar kozadan çıkmayı bekleyen birer vezirdir. Senin tek yapman gereken, ilerlemeye devam etmenin bir yolunu bulmaktır. Her seferinde tek bir kare. Bu şekilde karşıya geçip bütün güçlere sahip olabilirsin.

"İnsan" diye yazmıştı Thoreau, Walden'da , "hayallerine doğru güvenle yürüdüğü ve hayalindeki hayatı yaşamak için çaba gösterdiği takdirde gündelik hayatın akışı içinde aklına dahi gelmeyecek bir başarıya ulaşacaktır." Aynı zamanda bu başarının, yalnız kalmanın bir ürünü olduğunu gözlemlemişti. "Kendime yalnızlıktan daha iyi bir dost bulamadım."

"Direnme gücüne sahip olanlar başkalarından farklı değildir" diyordu Nora. "Aradaki tek fark, onların aklında belli bir hedef olması o hedefe ulaşmaya kararlı olmalarıdır. Direnme gücü, dikkatimizin kolayca dağılabildiği bir hayatta odağımızı koruyabilme yeteneğidir. Bedenimiz ve zihnimiz sınıra dayandığında bile yaptığımız işe yoğunlaşmayı sürdürmek, dikkatimizi dağıtmadan, etrafa bakıp birilerinin bizi geçebileceğinden endişe etmeden kendi kulvarımızda yüzmeyi sürdürebilmektir..."

İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi.

Nora, Neil'ın elmas hakkındaki yanlışını düzeltmedi. Kömürün de, elmasın da karbon olduğunu ama kömürün hiçbir basınç altında elmasa dönüşemeyecek kadar katışıklı bir karbon olduğunu söylemedi. Bilimsel olarak, kömürseniz kömür kalırdınız. Belki de hayattan alınması gereken esas ders buydu.

hayat yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da oluşur. Ve yaşadığımız her an... bir çeșit dönemeçtir"

"Olmadığınız bir şeyi olmayı hedeflerseniz, başarısızlığa mahkumsunuz. Kendiniz olmayı hedefleyin. Kendiniz gibi bakmayı, davranmayı ve düşünmeyi hedefleyin. Kendinize en sadık versiyonunuz olmayı hedefleyin. Kendiniz olma haline kucak açın.

"istemek' dedi ölçülü bir sesle, "ilginç bir sözcüktür. Yoksunluğu anlatır. Bazen o boşluğu başka bir şeyle doldururuz ve ilk baştaki is tek bütünüyle kaybolur. Belki de senin sorunun istemek değil, yoksun olmak. Belki de cidden yaşamak istediğin bir hayat var.

"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hic? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de. her bir dönemeci kendiniz yarattiğınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Ustelik dışarı çıkmanizı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirenten çıkmayı başarmiş, dişarida gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görüünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?

Kaçıp gitmek istediğiniz yerin kaçtığınız yerle aynı olduğunu görmek tam bir aydınlanmaydı. Hapishanenin bir yer değil, bakış açınız olduğunu anlamak.

Her yaşam milyonlarca seçim ihtiva eder. Kimi büyük, kimi küçük. Fakat bir kararın yerine başka bir karar geçtiğinde, biütün soruçlar da değişir. Dönüşü olmayan bir sapma gerçekleşir ve bu da başka sapmalara yol açar.

Her şeye sahip olsanız da hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz.

"Bazı yolların daha kolay olacağını düşünmek işimize geliyor bence. Ama belki de kolay yol voktur. Yalnızca yollar vardır.’’

Volkanların çelişkisi hem yıkımın hem yaşamın sembolü olmalarıydı. Yavaşlayarak soğuyan, katılaşan lavla zamanla toprağa -verimli, bereketli bir toprağa- dönüşüyordu.
Nora o an bir kara delik olmadığına karar verdi. Aslında volkandı.
İçinde bir orman büyütebilirdi.

Her şey olabilmek her şeyi yapmamız gerekmiyor çünkü zaten sonsuzuz. Yaşadığımız her an sonsuz olası geleceğe gebe. Onun için bu hayatımızdaki insanlara iyi davranalım. Arada bir başımızı kaldırıp yukarı bakalım çünkü nerede olursak olalım gökyüzü her daim sonsuz.

Bilmediğin şeyler, mesela gelecek seni kaygılandırdığında, kendine bildiğin şeyleri hatırlatmak çok iyi gelebilir.

Hayatı anlaman gerekmiyor. Yaşaman yeterli.

Nora neredeyse bütün hayatı boyunca böyle hissetmişti. Her şeyin ortasında. Hangi yöne gideceğini bilemeden çabalamış çırpınmış yalnızca hayatta kalmaya çalışmıştı. Pişmanlık duymadan hangi yolda devam edeceğini bilememişti.

"Schrödinger'in hayat anlayışı. Kendi zihninin içinde hem ölü hem de hayatta olmak."

Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir.

Tanıdık bir histi bu. Hemen her bakımdan yetersiz olma hissi. Tamamlanmamış bir insan yapbozu. Yetersiz bir hayat ve yetersiz bir ölüm.

Nora başını iki yana salladı. Kopup düşmesini dileyerek. Kendi başının. Yere. Bir daha asla yabancılarla sohbet etmek zorunda kalmamak için.

O derginin kapağına -bir kara delik resmine- bakarken, aslında kendine baktığını fark etti. Bir kara deliğe. Can çekişen, kendi içine çöken bir yıldıza

Umutsuzluğu Nora'yı içten içe çürüten bir hastalık gibiydi. Zihni sürekli kusma halindeydi