Aşkın Diyalektiği
Türk öykücülüğüne ve düşünce dünyasına yeni fikirler ve boyutlar kazandırarak unutulmaz eserler veren Rasim Özdenören, öykü ve düşüncedeki istikrarlı ve güçlü konumuyla kendinden sonra gelen pek çok yazarı etkiledi. Türkçeyi doğru ve güzel kullanmadaki mahareti, insan ruhunun sırlarına vâkıf olması, gözlemciliği, ayrıntıları yakalamadaki ustalığı, dilde ve muhtevada yerli duruşu her kesimde kabul gördü. Öyküleri; özetlenemez oluşuyla, her defasında yeniyi ve yenilenmeyi yakalamasıyla dikkat çekti. Benliğimizi, bilincimizi tazeleyen, okuyucusunu tekraren kendine çağıran metinler ortaya koydu. Toplumdaki değişmeyi, yabancılaşmayı, uyumsuzluğu, modern çağın insanının dramını ve trajiğini sergilemedeki başarısıyla özgün bir yere sahip oldu. Bu özellikleriyle edebiyat ve düşün dünyamızın bilgesi olarak anıldı. Türk öykücülüğünün ve deneme yazarlığının gelmiş geçmiş en usta kalemlerinden biri olarak temayüz etti. Özdenören, geleneksel estetiğimizde ifadesini bulan mazmunlara göndermede bulunarak felsefî analizlerden ibaret olmayan bir aşk metafiziğine yöneliyor. Aşka dair düşünceleri, zihnî bir sisteme değil hayatın kendisine indirgendiğinde ancak özgün anlamını kazanıyor. Aşkı, bir mecaz kılan beşerî koşulların bir köprü, bir merdiven olduğunu vurgularken aşkın gerçeğini varlığın dikey boyutunda irdeliyor. Aşk, yatay boyutu dikey boyuta bağlamanın bir imkânı olarak çıkıyor karşımıza. Aşkın diyalektiği ise sözü edilen bağlantıyı kurmanın, aşk derdine düşmenin, kısacası merdiveni çıkmanın kendine özgü serüveniyle ilgili türlü hâllerden ibaret. Kalbin çeşitli hâllerinden... Sürekli bir yolculuk ve bitmeyen bir koşu olan kavuşma iştiyakının yani aşkın, aşığın, sevgilinin hâllerine yeni bakış açıları getiriyor. Aşkın Diyalektiği, aşk üzerine yazılmış en yetkin eserlerden biri olarak edebiyatımıza damgasını vuruyor.