Reviews

“Kün emri’yle yaratılışın ilk günlerinden ayrımsızdı bu yaşama. Dört kıtada dev yumurtalar çatlayalı, memeli yaratıklar doğurmaya başlayalı beri bir boğuşma. Yutulan yutulana. Bir oluş halindeydi çevresi. O bu oluşun ortasında yutulmaya hazır. Kimse ayağının burnuyla dokunmak istemiyor ötekine. Kasaplar çarşısında koyunlar kendi bacaklarından asılı. Sinek gibi geberiyor, beş paralık alacak uğruna çarşının göbeğinde adam vuruyor, leş kargaları gibi ölülerden arta kalanı pay edemiyorlardı... Kötümserdi. Adamakıllı. Hiçbir şey yapamamanın umutsuzluğu içinde. Belki bu yüzden kötümser. Hem, dört donsuz çocuğun kitabını, defterini yüksünmeden alıvermenin, kapısında mızıldanan koltuk değnekliye cömertçe cebini boşaltmanın, ötekine berikine kuru öğütler vermenin domuzca bir oyun olduğunu bilir.” dost’u yaşamasız’dan daha çok sevdim. dost’ta en çok batak’ı, yaşamasız’da en çok sal’ı sevdim. ne kadar güzel öyküler; üstlerinden onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen taptaze ve çok doğal -sanki o öykünün içinde bir yerde siz de duruyormuşsunuz gibi hissettirecek kadar doğal. bu zamana kadar okumadığıma utandığım bir kitap ve tanışmadığıma utandığım bir yazar daha.