Ömer Hayyam Dörtlükleri (1048-1131) İranlı astronom, bilim adamı, şair, bilgin ve filozoftur.
Farsçayı öğrenmeden Ömer Hayyâm rubailerinin çevirilerini okuduğum yıllarda değişik nedenlerle dikkatimi çeken iki rubai vardı. Bunlardan biri aynı zamanda çevirmenin kitabının arka kapağında yer alan şu rubaiydi: “Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş! Bırak onu bunu da gönlünü hoş tul hoş! Şu durmadan kurulup dağılan evrende Bir nefestir olacağın, o da boştur boş!” O günlerde ezberlemeye değecek kadar güzel bulduğum bu rubaiyi, Farsçayı öğrendikten sonra asıl metninden okuduğumda şaşırıp kaldım. Neden mi? Rubainin dört dizesinden ilk ikisi asıl metinde hiç yoktu da ondan! Rubainin dizelerinin düz yazı olarak tam çevirisi şöyledir: “Ey habersizler! Bu şekillenmiş varlık (beden) hiçtir, Bu dokuz katlı ve bezenmiş gökkubbe de hiçtir. Hoş ol ki bu Kurulup Doğrulma Yurdu’nda: Bir nefese bağlıyor o da hiçtir.” Dikkatli okunduğunda hemen anlaşılacağı gibi yapılan çevirideki ilk iki dize, asıl metinde yoktur. Üçüncü dizede geçen “KurulupDağılma” denilen olgunun oluş yeri ise evren değil, dünyadır. Ayrıca Kurulup Dağılma nedir? Açıklanmadığı için hiç bilinmiyor! Şimdi aradaki belirgin farkı gösterebilmek için aynı rubainin bu kitapta alt yazı açıklamaları İle birlikte bulacağınız çevirisini (69. rubai) sunuyorum. “Ey oymaz!. Gördüğün bu beden bir hiçtir, Şu şatafatlı gökkubbe de bir hiçtir, Hoş ol ki bu Kurulup Dağılma Yurdu’nda: Bir nefestir olacağın, o da hiçtir.” Ömer Hayyâm rubailerinin çevirilerini Farsçayı öğrenmeden okuduğum yıllarda aynı kitapta gördüğüm ve İlginç bulduğum diğer rubai ise şuydu: “Camiye gittim ama Allah bilir niye Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye. Eskiden bir kilim aşırmıştım camiden O eskidi gittim yenisini yürütmeye.”‘ Bu rubaiyi daha okurken şaşırmış ve Ömer Hayyâm gibi birisi bunları nasıl söyleyebiliyor, diye sormaktan kendimi alamamıştım. Öyle ya, koskoca Hayyâm, dinle, ibadetle alay ediyor ve “hırsızlık” gibi ahlâk dışı bir olayın övücüsü oluyordu. Sonuç şudur: Bu iki rubaiden birincisinde ilk iki dize asıl metinde hiç yoktur; Hayyâm’ın söylemedikleri söylenmiştir. İkinci rubai ise Hayyâm’ın değildir; başkalarının söyledikleri Hayyâm’a mal edilmiştir. Hayyâm’ın söylemediklerinin söylenmiş olmasının tek nedeni vardır: O da çevirmenin Farsça bilmemesi, kitabının Önsözünde kendisinin de açıkladığı gibi bu çeviriyi Abdüibâki Gölpınarlı’nın düz yazı Hayyâm çevirilerinden yararlanarak yapmış olmasıdır.